Kıdem Tazminat Karşılıkları, İptali ve Muhasebe Kayıtları
Kıdem Tazminatı Tanımı
Kıdem tazminatı, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesinde yer alan fesih
hallerinde ve 1457 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesinde sayılan nedenlerle işten
ayrılan en az bir yıl çalışma süresi bulunan işçiye, hizmette bulunduğu her bir tam
yıl için otuz günlük kıdeme esas brüt ücreti tutarında yapılan ödemedir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesindeki “İş sözleşmelerinin sona ermesinde,
işçinin ücreti ile sözleşme ve Kanundan doğan para ile ölçülmesi mümkün
menfaatlerinin tam olarak ödenmesi zorunludur.” hükmünden kıdeme esas brüt
ücretin, işçinin esas ücreti ve para ile ölçülebilen ek kazançlarının toplamı olduğu
anlaşılmaktadır.
19 numaralı Türkiye Muhasebe Standardında çalışanlara sağlanan faydalar ile
ilgili açıklamalara ve muhasebeleştirilmelerine ilişkin hususlar yer almaktadır. Bu
standarda göre işletmenin; Çalışana, sunduğu hizmet karşılığında gelecekte ödeyeceği faydalara ilişkin bir borcu, Sağlanan faydalar karşılığında çalışanın sunduğu hizmetten elde edilen ekonomik faydayı işletme tükettiğinde ise bir gideri, muhasebeleştirmesi gerekir.
Kıdem Tazminatı Karşılığı için muhasebe hesap planında iki adet hesap
bulunmaktadır. 372. Kıdem Tazminatı Karşılığı Hesabında bir yıllık dönem içinde
ödenmesi muhtemel kıdem tazminatları için ayrılan karşılıklar izlenir. 472. Kıdem
Tazminatı Karşılığı Hesabında ise bir yıllık dönemden uzun bir zaman içinde
ödenmesi muhtemel kıdem tazminatları için ayrılan karşılıklar izlenir
Kıdem Tazminatı Karşılığı ileriye dönük bir hesaplama ve muhtemel bir gider ile
ilgili olduğu için vergi yasalarımızca gider olarak kabul edilmemektedir. Bu
sebeple ayrılan Kıdem Tazminatı Karşılıkları Kanunen Kabul Edilmeyen
Gider olarak vergi matrahının hesabında ticari kazanca eklenmek zorundadır.
Kıdem tazminatı karşılığının ayrılması ve bunların hesaplarda gösterilmesi
durumunda, çıkacak olan bilanço şirketin o tarih itibariyle durumunu net olarak yansıtacaktır.
Kıdem Tazminatının Vergisel Boyutu
Gelir Vergisi Kanunu’nun 61.maddesinde ücretin tarifi yapılmış olup; kıdem
tazminatları Gelir Vergisi Kanunu’nca ücret olarak değerlendirilmiştir.
Bununla birlikte aynı Kanun’un 25. maddesinde gelir vergisinden müstesna olan
tazminat ve yardımlar sayılmış, 7 numaralı bendindeki “25/8/1971 tarihli ve 1475
sayılı İş Kanunu ve 20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu’na göre
ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı” hükmü ile işçiye hizmeti
karşılığında ödenen kıdem tazminatları gelir vergisinden istisna tutulmuştur.
Kıdem tazminatlarının gider yazılması ile ilgili olarak, Gelir Vergisi Kanunu’nun
40. maddesinde safi kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup
3. bendinde yer alan “İşle ilgili olmak şartiyle, mukavelenameye veya ilama veya
kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar” hükmünden kıdem
tazminatının ödendiği dönemde gider yazılabileceği anlaşılmaktadır. Buna göre
kıdem tazminatları ancak nakden veya hesaben işçiye ödendiği dönemde indirim
konusu yapılabilecektir. Nakden ödemeden kasıt alacaklı tarafa yapılan nakit
ödeme, banka yoluyla veya diğer transfer yöntemleri ile ödemedir.
Hesaben ödeme ise alacaklı tarafa para transferi olmaksızın kayıt ve işlemler yoluyla
borcun kapatılması durumudur. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15. maddesi ve
Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinde sayılan vergi kesintisi yapılacak
durumların oluşması için ödemenin nakden veya hesaben yapılması yeterlidir.
Buna göre kıdem tazminatı üst sınırını aşan nakden veya hesaben ödemelerden
gelir vergisi kesintisi yapılacaktır.
Diğer taraftan, 10 Seri Numaralı Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nde yer alan
açıklamalara göre işçiye yapılan kıdem tazminatı ödemelerinin tamamının damga
vergisine tabi tutulması ve kesilen damga vergisinin muhtasar beyanname ile
bildirilmesi gerekmektedir.
Gelir Vergisi Kanunu’nun (GVK) 40/(3) maddesine göre, işle ilgili olmak şartıyla,
mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan
ve tazminatların ticari kazancın tespitinde indirim olarak dikkat alınması
öngörülmüştür. Yani kanunda bahsedildiği şekle uygun olarak ödenmiş olan
tazminatlar gider olarak muhasebe kayıtlarına intikal ettirilebilmektedir.
Karşılık ayrılmasına ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 288. maddesinde
ise; hasıl olan veya husulü beklenen fakat miktarı net olarak saptanamayan ve
teşebbüs için bir borç niteliği taşıyan belli bazı zararları karşılamak amacıyla
karşılık ayrılabileceği ifade edilmiştir. Ancak söz konusu karşılıklar Vergi Usul
Kanunu hükümlerine göre ayrılabilse de vergi matrahı hesaplaması sırasında
matrahtan indirilebilecek gider olarak dikkate alınamazlar.
Diğer taraftan, Muhasebe Sistemi Uygulama Tebliği’nde açıklanan Muhasebenin
Temel Kavramları içinde yer alan ihtiyatlılık kavramının muhasebe olaylarında
temkinli davranılması ve işletmenin karşılaşabileceği risklerin göz önüne alınması
gereğini ifade ettiğine değinilmiştir. Bu kavramın sonucu olarak, işletmeler,
muhtemel giderleri ve zararları için karşılık ayırırlar, muhtemel gelir ve kârlar için
ise gerçekleşme dönemlerine kadar herhangi bir muhasebe işlemi yapmazlar.
Ancak bu kavram kapsamında gizli yedeklerin veya gereğinden fazla karşılığın
ayrılmaması gerektiği anılan Tebliğ’de net olarak ifade edilmiştir.
Saygılarımızla,
ADEN DENETİM
(*) Sirkülerlerimizde yapılan açıklamalar yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, kesin işlem tesis etmeden önce uzmanlarımızdan görüş ve yönlendirme alınmasını önemle tavsiye ederiz. Bu sirkülerlerin amacı tek başına uygulamalara yön vermek olmayıp; mükelleflerimizin risk, fırsat ve değişiklikler hakkında güncel bilgi sahibi olmalarını sağlamaktır. Yegâne kaynak olarak sirkülerlerimizdeki açıklamaların kullanılması halinde doğabilecek olası zararlardan ADEN DENETİM sorumlu olmayacaktır.